Münevver Hanıma Teşekkürler (Hoşgeldin, sefa geldin...)
Hasretim, Tozlu Yollarına…
Tatil her insan için farklı beklentiler, umutlar, kavuşmalar demektir. Bazısı tatilini tv. karşısında geçirir, kayıtsızca nefes alır kendince; bazısına denizdir, kumdur, nefes kokan havuzlardır, bazısına anne–babanın yanı başıdır, memleket kokulu çaydır. Kimsenin tatil anlayışını sorgulayıcı değiliz, böyle bir vazifemiz de yok tabii…
Hayalim kendi tatillerimizi sorguladı, geçen zamanda…
Tatil 5-6 sene evvel yanı başımızdaydı, Malatya’daydık o vakitler… Kırmızı topraklı tarlaları bir bir tüketirdik, Beydağı'nın uzantılarını tespih tespih sayardık iki saatlik köy yolunda. Sonra mor dağlar gelirdi, Hezanlı Dağları ardından, rüzgârlarının dağ dikenlerini okşarken hasret taşıdığı… Darende, Yazıköy, Mahgen derken nihayet gelirdik memlekete. O zaman iki saat bitmezdi, uzardı gün olurdu.
Sonra Düzce'de konakladık. Yemyeşil dağlar, az ötede Karadeniz bile dindirmedi memleket hasretini. Ormanların koyusunda tozlu yolları, boz dağları özlerdik, tepedeki erik ağacına hayal salıncakları kurardık. Cengiz Aytmatov ile Düzce'de tanıştık, koyu yeşil gölgelerde bozkırı düşlerken. beyaz geminin çocuğu olduk, ala eyiği bekledik, kahraman dedemizle… Uzaktı Karadeniz evleri birbirine; sertti, zengin ama hırslıydı insanı bizim yöreden farklıydı biraz. Anladık ki asıl mutluluk, kayalardan insan yapmakmış, onları konuşturmakmış kahramanımız gibi… O zamanlar çok istedim Aytmatov'un kaleminden bizim oraları dinlemeyi. Bu bir düş bile olsa biliyorum birileri anlatacaktır, Çerçi Rıza Emmi'yi, Hatice Bibi'yi, Sakızcı Mehmet Emmi'yi, dedem Ali Hoca'yı …
Neyse Cengiz Aytmatovla beraber Düzce ile de vedalaştık. Şimdi uzadı yollarımız daha da, köyden çıkan bulut, esen yel bir yana çoban yıldızıyla bile selamlaşmak zor, zor işte… Hasretimiz kanayıp duracak belli, uzun bir müddet daha…
Saatlerle ifade edilen hasret bile bu genç yaşta bizi yorarken, suyun ötesindeki yiğidin, yiğitlerin sıla özlemi geldi aklımıza. Köyünün tozlu yollarını, baba ocağını göremeyişi; yaşıtlarına özgü, -bilhassa kendisinin düşen yaprakla coşan- gözyaşları yüreğimizi titretti. Derdimizin ortaklığı gözyaşımızı sildi, şevkimizi artırdı. Geceleri dinlenirken, gece ve müştemilatı; gündüz işe dalmışken yer ve gök ehli ve her an zikir ve dularıyla, belalara paratoner olan masumlar iyi ki var dedik. Elhamdülillah dedik, ya onlarda tatil yapmak isteseydi, bir an yapsalardı…
Şükür ya Rabbiii…..
Münevver BULUT
2008 İSTANBUL
canım münevvr yazınıokuyunca ne garip yakından tanıdığın birinin nekadar duygusal nekadar ince ve derin hisleri olan birisi olduğunu birdaha keşfediyorsun selamlar
ablacığım seni özlemiştik yazın her zaman ki gibi hislerimize tercüman oluyor. geçen haftalarda yengem ve tuğba ile gittik köye anılarımızda yaşattımızdan çok farklı buldum.köye sanki bir sonbahar hüznü çökmüş gibi geldi sadece annemin kapının önüne diktiği hanımeli yeşilliğini korumuş. her ne kadar ben yakında olsam gurbet hasret hep içimizde.....
ABLACIĞIM ELİNE SAĞLIK.HASRETİNİ VE TESELLİNİ ÇOK GÜZEL DİLE GETİRMİŞSİN.TESEKKURLER